Kanser kuşkusuz çağımızın hastalığı ve hepimiz bu hastalığı son zamanlarda daha sık duyar olduk. Gelişen teknoloji ile erken tanı ve tedavi oranlarının artmasına rağmen kişilerin bireysel farkındalığı kanserin tanı ve tedavisinde büyük rol oynuyor.
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser Dairesi Başkanlığı verileri doğrultusunda kanserin ülkemizdeki yoğunluğuna baktığımızda yılda yaklaşık 161 bin kişiye kanser tanısı konulduğunu görüyoruz. Yapılan araştırmalarda Türkiye’nin giderek yaşlanan bir nüfusa sahip olduğu ve bu yaşlanan nüfus ile beraber kanser vakalarının arttığı görülmektedir. Yaş ve kanser vakalarının artışındaki doğru orantı göz önünde bulundurularak 2023 ve 2050 yıllarında Türkiye nüfusunun nispeten yaşlanacağı ve buna bağlı olarak da kanser vakalarının artacağı tahmin edilmektedir.
Erkeklerdeki ve kadınlardaki genetik ve biyolojik farklılıklar neticesinde sık rastlanan kanser türleri değişiklik göstermektedir. Kadınlar üzerinde yapılan araştırmalarda üç farklı yaş aralığı göz önünde bulundurularak istatistiksel veriler saptanmıştır. 25-49 yaş arası kadınlara bakıldığında en sık rastlanan kanser türünün %34,4 oranla meme kanseri olduğunu, meme kanserini %16,9’luk oranla tiroit kanserinin takip ettiği gözlemlenmektedir.
Kadınlarda 50-69 yaş aralığını bakıldığında ise meme kanseri oranının %23,9 oranına doğru gerilediği gözlemlenmektedir. Meme kanserinden sonra bu yaş aralığında en sık karşılaşılan kanser türü Kolorektal (bağırsak) kanseridir. Kadınların 25-49 ve 50-69 yaş aralıklarında en fazla yüzleşmek durumunda kalabilecekleri kanser türü de meme kanseridir. Meme kanserinin tedavi aşamasında ise unutmamalıyız ki en önemli etken, erken tanı. Uzmanlar, yılda bir kez yapılacak düzenli muayene ile kişilerin meme kanserine yakalanma risklerini azaltabileceklerini veya erken tanı ile tedavi sürecini daha rahat atlatabileceklerini savunmaktadır.
70 yaş ve üzerine gelindiğinde ise bazı kanser türlerinin yüzdesel oranında azalma gözükse de bazı kanser türlerinde artış gözlemlenmektedir. Ancak kadınlarda en sık rastlanan kanser türü olan meme kanseri 70 yaş ve üzeri kadınlarında yüzdesel olarak azalma eğiliminde olsa dahi en çok karşılaştığı kanser türü olmaya devam etmektedir.
Erkekler üzerinde de kadınlarda olduğu gibi üç farklı yaş aralığı göz önünde bulundurularak istatistiksel çalışmalar yapılmıştır. 25-49 yaş aralığına bakıldığında erkeklerde en fazla rastlanan kanser türü %20,6’lık oranla akciğer kanseri olarak görülmektedir. Akciğer kanserinden sonra bu yaş aralığında görülme sıklığı en sık olan kanser türü %7,9’luk oranla kolorektal (bağırsak) kanseri takip etmektedir.
Erkeklerde 50-69 yaş aralığını bakıldığında en sık rastlanan kanser türlerinin sıralaması çok değişmese de kanser türlerinin oranlarında değişiklikler gözlemlenmektedir. 25-49 yaş aralığında akciğer kanserinin görülmesi %20,6 iken 50’li ve 60’lı yaşlara gelindiğinde bu oranın % 30,3’e çıktığını görüyoruz. Bu yaş grubu aralığında akciğer kanserlerini takip eden ve görülme sıklığı en çok olan tür %11,2 oranla prostat kanseridir.
Erkeklerde 70 yaş ve sonrası incelendiğinde bazı kanser türlerinin görülme yüzdelerinde düşüşler olurken bazı kanser türlerinde artışlar gözlemlenmektedir. Erkeklerde bu yaş aralığında akciğer kanserleri birinci sırada yer alsa da prostat kanseri diğer yaş aralıklarına göre ciddi bir artış göstermektedir. Bu noktada kişiler yaşlarına ve genetik geçmişlerine göre hangi yaşta hangi taramaları yaptırmaları gerektiğini uzmanlarına danışmalıdır.
Yukarıdaki tabloları genel olarak ele aldığımızda; kanser tanı ve tedavisinde erken teşhisin önemi uzmanlar tarafından sürekli vurgulanırken, tanı yaşının 20’li yaşlara kadar düştüğü gözlemlenmektedir. Kadın ve erkeklerde en sık rastlanan 10 kanser türünü yaş bazında değerlendirirsek kanserin geniş bir yaş aralığını tehdit ettiğini kolaylıkla görebiliriz. Kadınlarda çocukluk döneminde lösemi, gençlik döneminde tiroit ve erişkinlik döneminde meme kanseri daha sık görülürken; erkeklerde çocukluk döneminde lösemi, gençlik döneminde testis ve erişkinlik döneminde akciğer kanseri daha sık görülmektedir.
Kanserin genel yapısına bakıldığında yaş, cinsiyet ve genetik gibi etkenler değiştirilemeyen faktörler olsa da değiştirilebilir faktörler olarak adlandırılan birçok dış etken sebebiyle de kişiler bu hastalıkla mücadele etmek durumunda kalabiliyor. Değiştirilebilir faktörler olarak adlandırılan bu faktörler arasında sigara ve alkol kullanımı, hava kirliliği, bazı kimyasal maddeler (katran, asbest, benzin vs.), bazı virüsler ve kötü beslenme alışkanlıkları yer almaktadır.
Yaşam tarzınızda yapacağınız ufak değişikliklerle çağımızın hastalığı olan kansere yakalanma riskinizi minimize edebilirsiniz.
Tüm bu tablolar umutsuzluğa kapılmamıza neden olabilir, ancak unutulmaması gereken bir nokta var; kişinin bedenine yaptığı yatırım asla karşılıksız kalmayacaktır.