Yapısal olarak normal akciğer dokusundan olan hücrelerin ihtiyaç ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasıyla başlar. Bu kitle öncelikle bulunduğu ortamda büyür, daha ileriki aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak organlara (karaciğer, kemik, beyin, vb) yayılarak hasara yol açar. Akciğer Kanseri tüm kanser türleri arasında erkeklerde ölüme sebep olan birinci, kadınlarda ise ikinci kanser türüdür. Dünyada her yıl yaklaşık 1.3 milyon kişi akciğer kanseri sebebiyle ölmektedir. Fakat yeni geliştirilen akciğer kanseri tedavi yöntemleri ile ortalama yaşam süresi ve kalitesi artmıştır.
Belirtiler hastalık oldukça ileri aşamalara gelene kadar önemli şikayetlere yol açmayabilir. Kanserin belirti vermeden ilerlemesi, bu kanseri bu kadar tehlikeli yapan en önemli faktördür. Kişinin kanser olduğunu düşündüren belirtiler arasında;
Sigara kullanan ve buna bağlı kronik bronşiti olan birinin, mevsimsel öksürük ve balgam şikayetlerinin süreklilik kazanması, giderek artan nefes darlığı, balgamda kan görülmesi, özellikle sırtta kürek kemiklerinin arasına veya omuzlara yayılan batıcı nitelikte göğüs ağrısı, nedensiz kilo kaybı, ses kısıklığı, hırıltılı solunum, çok yorgun hissetme kanser için şüphe uyandırması gereken şikayetlerdendir.
Bazı kişilerde öksürük, hırıltılı solunum, nefes almada zorluk, göğüs rahatsızlığı olmasına rağmen erken aşamada genellikle dikkate değer bir belirti ortaya çıkarmaz. Hastaya farklı nedenlerle göğüs filmi ya da CT taraması yapıldığında tesadüfen teşhis edilebilir.
Akciğerde tümör görülmesini tetikleyen çeşitli risk faktörleri bulunmaktadır. Sigara, puro ve pipo kullanımı, pasif içiciler (tütün dumanına maruz kalanlar), toksik gazlara maruz kalma, asbest, hava kirliliği ve akciğer hastalıkları (geçirilmiş tüberküloz) bu hastalığa yakalanma riskini arttıran faktörler arasında yer almaktadır.
Bir kere bu kanser türüne yakalanan kişinin bu hastalığının tekrarlama riski, hiç kanser olmamış kişiye oranla daha fazladır. Akciğerde tümör oluşumuna zemin hazırlayan bazı riskli meslekler de bulunmaktadır. Madenciler, tekstil, izolasyon, plastik- sanayi, petro-kimya, boya, maden ve kaynak ile tersanede çalışan kişiler bu grupta sıralanabilir.
Kanser, farklı hücre türlerini temsil eden ve farklı tedavi gereksinimi duyan iki ana gruba ayrılır. Her iki grup için de ayrı tedavi yöntemleri vardır:
Küçük hücreli kanser daha hızlı ilerleyen ve tanı konulduğunda çoğunlukla uzak metastazları olan kanser tipidir. Hastaların %85’i küçük hücre dışı (KHDAK), % 15 i ise küçük hücreli kanserdir.
Akciğerinizde bir kitle olup olmadığını anlamak için doktorunuz bir veya birden fazla test isteyecektir, akciğer filmi ya da akciğer tomografisi gibi. Eğer akciğerinizde bir anormallik olduğunu tespit ederse, biyopsi öncesinde PET/BT ile bu kitleyi değerlendirecek ve kitlenin yapısının tespit edilmesi için biyopsi isteyecektir. Biyopsi için akciğerdeki şüpheli bölgeden doku örneği çıkarılır ve hastalığı tanımlamak için mikroskop altında incelenir. Yakındaki lenf düğümlerinden de doku örneği alınabilir.
Biyopsi Yöntemleri;
Torakotomi: Doğrudan tümörden bir parça almak amacıyla göğüs kafesinin cerrahi müdahale ile açılmasıdır. Biyopsi sonucu hastanın akciğer kanseri olduğu belirlenirse testler uygulanarak kanserin ne kadar yayıldığı (evresi) araştırılır.
Kanserinin evrelemesi için farklı yöntemlerden faydalanılabilir;
Küçük hücreli akciğer kanseri için evreleme sınırlı ve yaygın hastalık olarak yapılır. KHDAK için ise dört evre vardır. Evre 1 ve 2’de lokal hastalıktan söz edilirken, Evre 3 ve 4’te lenfatik sisteme ve kan yoluyla uzak organlara yayılım vardır.
Farklı mikroskobik özelliklere sahip iki ana akciğer kanseri türü vardır:
Akciğer kanserinde “ameliyat edilemez” tanımının “tedavi edilemez” anlamına gelmediğini anlamak çok önemlidir. Aslında, akciğerlerin tüm evrelerinde (2, 3 ve 4) daha fazla hastaya cerrahi olmayan tedavi önerilmektedir. Dahası, etkinliği sadece kanser prevalansına, metastazların varlığına sadece akciğerlerde değil, diğer organlarda da bağlıdır. İnoperabl akciğer kanserinin erken evrelerinde, hastalığın optimal kontrolünü sağlamak için radyasyon tedavisi kullanılır. İlerleyici kötü huylu akciğer tümörlerinde, radikal amaçlar için radyo ve kemoterapi kombinasyonu kullanılabilir.
Ameliyat edilemeyen tümörlerin ortadan kaldırılma oranı oldukça düşüktür, ancak akciğer kanserinin göğsün lenf düğümlerine yayıldığı (metastaz) durumlarda bile iyileşme mümkündür. Kombine kemoradyasyon tedavisi reçete etme olasılığı, yalnızca hastanın durumu nispeten tatmin edici olduğunda değerlendirilir. Akciğer tümörünü tamamen ortadan kaldırmak mümkün değilse palyatif tedavi önerilir (hastanın hayatını mümkün olduğunca rahat bir şekilde sürdürmek). Bu, bir akciğer tümörünün semptomlarını gidermek, ancak ortadan kaldırmak için ilaç, kemoterapi, radyasyon tedavisi veya diğer müdahaleleri kullanmak anlamına gelir. Radyasyon dozları önemli ölçüde daha düşüktür, böylece radyasyon tedavisinin istenmeyen yan etkilerinden kaçınılır.
Küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK): Tedavinin seçimi hastalığın yaygınlığı ile ilgilidir. Bu grup kanserlerde, cerrahi müdahale en yaygın tedavi şeklidir. Radyoterapi ve kemoterapi de hastalığın süresini yavaşlatma ve bulguları kontrol etmede kullanılmaktadır.
Küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK): Birçok vakada hastalık, tanı konduğunda vücudun diğer bölümlerine de yayılmış durumdadır. Bu nedenle cerrahi tedavi, küçük hücreli akciğer kanserinde çok az uygulanır. Doktorlar vücuda yayılmış kanser hücrelerine ulaşmak için genellikle kemoterapi uygulamasını tercih ederler. Kemoterapi içeren tedavi de, akciğerdeki kanserler veya vücudun diğer bölümlerindeki kanserler hedeflenerek uygulanabilir. Bazı hastalara beyine yönelik radyoterapi, orada kanser olmasa da uygulanabilir. Bu tedaviye koruyucu beyin ışınlaması denir. Bu beyinde kanser (tümör) oluşmasını engellemek için verilir. Tümörün büyüklüğüne, yayılımına ve patolojik tipine bağlı olarak aşağıdaki tedavilerden biri veya birden fazlası kullanılabilir:
Hedefli ve Hassas Tıbbi Tedavi Seçenekleri: Normal bir hücre kanser hücresine DNA üzerindeki genetik dizinin değişmesi sonucu hücrenin kontrolsüzce büyümesi ve çevre dokuya zarar vermesiyle gerçekleşir. Bu değişiklikler gelecek nesle aktarılmadığı için somatik mutasyon olarak tanımlanır. Dolayısıyla kanser, somatik hücrelerin genetik bir hastalığı olarak kabul edilebilir. Bu sebepten ötürü her kanser kendisine özgüdür ve bu özgün farklılıklara dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu mutasyonların bazıları hedeflenebilir ve çok daha az yan etkili ve başarılı tedaviler gerçekleştirilebilir. Kapsamlı tümör profilleme size hangi hedefli ilacın uygun olduğunu, hangi kemoterapinin işe yaramayacağını ve muhtemel klinik çalışmaları verir. Son yıllarda çıkan, başarısı her geçen gün artan ve tıbbi kılavuzlara giren akıllı ilaçlar ve immün tedavi kapsamlı tümör profilleme ile mümkündür. Tıbbi kılavuzların yetersiz kaldığı kompleks vakalarda endikasyon dışı ilaç kullanımı ve tedavi için hekimlerin seçenekleri bu yolla arttırılabilir.
Bu test için numune olarak kanser dokusu altın standart olsa da kan ile de çalışabilmektedir.
Bu test sayesinde ulaşılabilecek FDA onaylı KHDAK ilaçları:
– Repotrectinib – Amivantanib – Sotorasib – Trastuzumab
– Gefitinib – Savolitinib – Osimertinib – Afatinib
– Necitumumab – Selpercatinib – Trametinib – Capmatinib
– Ceritinib – Encorafenib – Lorlatinib – Binimetinib
– Dacomitinib – Crizotinib – Alectinib – Pralsetinib
– Entrectinib – Erlotinib – Mobocertinib – Brigatinib
İmmün Terapi: Bağışıklık sistemi günlük olarak kanserli veya enfekte olmuş hücreleri tanır ve yok eder. İmmün hücreleri hasta ve sağlıklı hücre ayrımını bağışıklık kontrol noktası mekanizması ile belirler. Kanserli hücreler bu mekanizmayı kendi faydalarına kullanarak bağışıklık sisteminden kaçabilir veya hücreler arası iletişimle immün hücrelerin dokuya girişini engelleyebilir. Bağışıklık kontrol noktası inhibitörleri bu noktada kanserin bağışıklık tarafından görünür olmasını sağlar ve hızlı bir şekilde hastalığı elemine edebilir. Bu kontrol mekanizmasının baypas edilmesi otoimmün etkilere sebep olabilir. Yan etkiler ve terapi uygunluğu için hekiminize danışın.
– Durvalumab – Nivolumab – Ipilimumab – Pembrolizumab
– Atezolizumab